Cumartesi, Şubat 23, 2008

Hoşcakalın, sevgiyle kalın...

Merhaba "Nilüfer ile mutfak sohbetlerini" okuyan herkese,

Internette günlük açmak ve günlük yazanların dünyasına girmek çok özel ve güzel bir tecrübedir. İki yıldır hem kişisel hem de yemek günlüğü tutuyorum. Hiç görmeden sevdiğim merak ettiğim, bazen onlarla sevindiğim bazen de üzüldüğüm bir çok arkadaşım oldu. Bir çok yemek günlüğü olmasına rağmen, sırf bu tatlı dünyada olabilmek, bu dostluğun içinde olabilmek için tariflerime devam ettim. Ancak uzun zamandır yemek tariflerimi yayımladığım bu günlüğüme zaman ayıramıyorum, bir yemek blogu yazmak gerçekten sorumluluk ve vakit isteyen bir iş.

Zorlu ve kısa süren bir hamilelikten sonra bir kaç ay önce bebeklerime kavuştum. Şu anda tam dört çocuk annesiyim. ;) Benden sevgi, ilgi, bakım ve vakit isteyen bu dört minik çocuğun hatırına tarif günlüğüme bilinmeyen bir tarihe kadar ara veriyorum.

Şu zamana kadar verdiğim tarifler arasında iddialı olduğum bir kaç tarif bulunmaktadır. Arada sırada arşivime bakıp bu güzel tarifleri denemenizi şiddetle öneririm...

Bu günlüğe yolu düşen herkese, tüm blog arkadaşlarıma en içten sevgi ve saygılarımı gönderiyorum...
Nilüfer

Salı, Eylül 25, 2007

Pekmez ve Beyaz Pekmez Yapımı

Geçen sene eylülün 15'inde Çorum'da (merkez) kayınvalidemlerin bağında pekmez yapımını seyrediyordum. Evlendiğimden beri her sene annem kızım bir bağ kaynatmaya gelebilsen, bir görebilsen derdi. 6 yıl boyunca gidip görebilmek kısmet olmamıştı. Geçen sene bir akşam biz geliyoruz dediğimde annem küreye geliyorsunuz dedi. Anlamadım. Meğer "küre" pekmez kaynattıkları ocağa verdikleri isimmiş.

Yapım ve fotoğraf sırasına göre anlatayım. Aşağıdaki fotoğrafdaki oluğun içinde temiz bir çuvala koydukları pekmezlik üzümleri yine temiz sırf onun için saklanan çizmeleri giyip eziyorlar. Eskiden üzümleri çuvala koymazlarmış sonradan akıl etmişler çok daha rahat olmuş. Üzümleri çuvala koyarken onun içine biraz da "pekmez toprağı" denilen beyaz bir toprak koyuyorlar. Bu toprak özel bir toprak ve çevrelerinden ediniyorlar. Pekmeze tat veren de bu toprakmış, eğer iyisi olmazsa pekmezin tadı kötü olabilirmiş.

Üzümler ezilince çıkan üzüm suyuna "şıra" deniliyor. Oluktan akan şıra helkeye (Çorumca kova :)) toplanıyor. Ezilen üzümün posasının adı da "cibre". Bu cibreyi de bir kere daha ezip çıkandan daha sulu biraz daha ekşimsi içimlik pekmez yapıyorlar.

Üzümleri çiğneyen yengem (eltim), bu kıyafette fotoğrafını internete koyduğumu bilmiyor. :)) Fotoğrafın üstünü kestim zaten. ;)

"Katık" denilen süzme yoğurt ile yumurta beyazı iyice ezilerek şıranın içine karıştırılıyor. Bir taşım kaynatılıp dinlenmeye bırakılıyor. Bu karışım şıranın içindeki pisliğin yani tortunun dibe çökmesini sağlıyor. Ölçü olarak da 1 kilo katık ve 2 yumurta beyazı 3-4 helke şıra için kullanılıyor.

Dinlenen şıranın yüzüne çıkan süzerek alınıyor ve pekmez yapımı için "banma" denilen fotoğrafdaki o pekmez kazanına konulup küreye oturtuluyor. 2 helke (kova) şıra için 1 yumurta beyazı ve 1 su bardağı şeker iyice çırpılıyor ve ılıkken şıranın içine karıştırılıyor. Sonra altı tekrar yakılıp kaynamaya bırakılıyor. Yüzüne gelen köpüğü (kef deniyor) alınıp kaynatmaya devam ediliyor. Kıvamına gelene kadar kaynatılıyor. Bu kıvam olayında annem tecrübeli olduğu için tadına bakıp karar veriyordu. Öyle çok koyu satılanlar gibi bir pekmez olmadığını söyleyeyim.


Pekmez olup küreden alındıktan sonra da ilk sıcağı çıkana kadar biraz karıştırılıyor. İşte pekmeziniz hazır.


Ve son olarak da "beyaz pekmez" yapımını anlatayım. Beyaz pekmez benim ve ailemin, ben evlendikten sonra eşimin ailesi tarafından tanıştırıldığı bir tatlı. Bizimkiler çikolata gibi diyorlar, çok sevdiler. Koyu oluyor ve adından da anlaşılacağı gibi beyazlatılmış pekmez.

Önceden kalan beyaz pekmez ile yumurta sarısı çırpılıp normal pekmeze konuyor. Sonra bu pekmez uzun müddet vura vura çırpa çırpa beyazlatılıyor. İlk hali üstte, son hali altta. Bayağı yorucu bir iş. Eskiden kalan beyaz pekmez olmasa da sadece yumurta sarısı katılarak yapılıyor zaten. Önceleri vura vura çırpmak için ahşap şeyler kullanırlarmış. Artık o kadar çok yapmayıp böyle idare ediyorlar.


Şöyle söylemeliyim ki bu kendinin yaptığı normal pekmez çoğu satılana hiç benzemiyor. Çok güzel oluyor, öyle çok aşırı koyu da değil. Pekmezim bitti diye kendi annemlere pekmez ısmarlamıştım iyi bir yerden bulsunlar diye. Bir şişe üzüm ile bir şişe dut pekmezi geldi. Eşim de ben de yiyemedik. O kadar kaynatıp koyulaştırmışlar ki ekşimsi bir tadı olmuş. Ayrıca hangisi dut hangi üzüm o bile ayırt edilemiyordu.

Bu sene ben gidip kendi pekmezimi yapmak istiyordum ama kısmet olmadı. Bugün babam (k.peder), bağdakilere ek olarak pazardan gidip pekmezlik kasalarla üzüm alacakmış ve büyük ihtimalle bu haftasonu pekmez yapacaklar. Bu sene ramazana denk geldiği için biraz geç kaldılar sanırım...

Not: Beni merak edenlere, ben iyiyim ama doğum öncesi ve sonrası da uzun müddet mutfağa giremeyeceğim. Girebilsem bile yemek günlüğümü uzun müddet yenileyebileceğimi sanmıyorum. Herkese sevgiler..

Nilüfer

Cumartesi, Haziran 16, 2007

Leylek çıkmış yola...


Leylek, çok değerli ve ağır yükünü almış, aylar sürecek yolculuğuna çıkmııış... Yolculuğun ilk ayları oldukça zorlu hava şartlarında geçiyormuş. Sonraki aylarda daha güzel havalarda uçacağını düşünüp, emanetini sağ salim sahiplerine ulaştıracağı günü hayal ederek yoluna devam ediyormuş...

:)
Sevgiler,
Nilüfer

Cumartesi, Mayıs 19, 2007

YE #22: Tahinli Rulo ve Kurabiye


Etkinlikten bir gün önce haberim olunca kurabiyemi bugün yayınlayayım dedim. Öncelikle herkesin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutlarım. Bu sefer etkinlik güzel bir tarihe denk gelmiş ve konusu da çok güzel. Kurabiye bizim evde en çok sevilip tüketilenlerden. Evsahibi Hülya Hanım'a teşekkürler...

Tarif, anneciğimin olup ben bütün hamuru rulo değil de bir kısmını kurabiye şeklinde yaptım. Bir parça koparıp yuvarladım, ortasına parmağımla bastırıp bir çay kaşığıyla tahin, onun da üzerine toz şeker serptim. Şekerin de üzerine fındık kırığı serptim. Fırından çıkınca da pudra şekeri... Rulo ile kurabiyeler aynı hamur olsa da nedense farklı gibi oldu, kurabiyeler çok daha beğenildi.

Malzemeler:

  • 250 gr oda sıcaklığında margarin
  • 5 kaşık pudra şekeri
  • 1/2 su bardağı yoğurt
  • 1 pk kabartma tozu
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 4-5 bardak un (Ben aldığı kadar kullandım)

İçine: tahin, toz şeker, fındık kırığı

Üzerine: Yumurta sarısı, pudra şekeri

Yapılışı:

  • Margarin ile pudra şekerini iyiyce karıştırın.
  • Sonra diğer malzemeleri katarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin.
  • Hamuru üçe bölün.
  • Ayırdığınız parçaları dar dikdörtgen şeklinde açıp üzerine tahin sürüp, onun da üzerine toz şeker serpip sonra da fındık kırığı serperek rulo gibi katlayarak veya iki yanını ortada birleştirip ters çevirerek yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine koyun.
  • Üzerine yumurta sarısı sürün. (Bence sürülmese de olur.)
  • İsterseniz bir kısım hamuru ceviz büyüklüğünde kopartıp, yuvarlayın. Ortasına parmağınızla bastırarak çukur elde edin. Tepsiye dizin. Bu çukura önce tahin, sonra şeker, onun da üzerine fındık kırığı koyun.
  • 175 derece fırında pembeleşene kadar pişirin.
  • Çıktıktan sonra üzerine pudra şekeri serpin.
  • Afiyet olsun...

Ayrıca daha önce vermiş olduğum diğer kurabiye tariflerime de çok güveniyorum, çok güzellerdi. Onlara da Tatlı-Tuzlu Kurabiyeler bağlantısından ulaşabilirsiniz... :)

Perşembe, Mayıs 17, 2007

Sıcak Tahinli Kek


Sıkıldınız değil mi sayfaya her geldiğinizde alttaki yazıyı görmekten, ben de sıkıldım. Değiştirme vakti geldi de geçti ama ben mutfakta pek bir faaliyet yapamıyorum.

Bu sıcak tahinli keki kız kardeşim yaptı. İçinde hem tahin hem de çikolata var. Bana kalırsa çikolata şelalesine tahin eklenmiş bir tür... Fox Tv de izlemiş tarifini. Tatlı krizlerine birebir. Yalnız bana şekeri çok fazla geldi, ikinci yapışımızda yarıya indirdik şeker ölçüsünü tam oldu.

Tarif en kısa zamanda... ;)

Posted by Picasa

Cumartesi, Nisan 14, 2007

3X3 Oyunu

Sevgili Hülya Hanım'cığım sobelemiş beni. 3 gün müddeti varmış meğer ben 3 günü geçirdim mi farkında değilim. :)

1.1. Daha once yasadiginiz 3 sehir?
Kocaeli ve Ankara. Şu anda İstanbul...

1.2. Tatil icin gittiğiniz, gördüğünüz ve önermek istediginiz 3 yer?
Ayvalık: Şeytan Tepesi'nden güneşin batışını mutlaka seyretmek gerek.
Bodrum: Denizin rengi bile daha güzel...
Kuşadası.


1.3. Yasamak istediğiniz (görmediğiniz de olur) 3 sehir?
Herşeye rağmen İstanbul'da yaşamayı seviyorum.

Venedik ve Kuala Lumpur'u görmek isterdim.

2.1. Su anda ki mesleğiniz nedir?
Mesleğim bilgisayar mühendisliği ama şimdilik çalışmıyorum, annelik gibi zor bir meslekle iki yıldır meşgulüm.

2.2. Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Kendi mesleğimi seviyorum ama doktor da olabilirmişim...

2.3. "Kesinlikle ben yapamazdım" dediğiniz meslek nedir?
İyi konuşma ve pazarlama kabiliyeti gerektiren tüm meslekler...

3.1. Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri?
"Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma."

3.2. Bir kitapdan alınma, çok sevdiginiz bir cümle veya paragraf veya bölüm?
Mutlaka oluyor ama öyle bir şeyi asla hatırlayamam ki ben... Kitapları elime alıp tek tek bakmam lazım. :)


3.3. Çok sevdiginiz bir şiirin bir parçası?

Açıkcası şiirle aram yoktur. Ama Ahmet Altan'ın nilüferler için yazdığını seviyorum.

"... Neden bu çiçekleri hep bir şeylere benzetmek için kullandıklarını ancak büyüyünce anladım.
Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı.
Hayat da böyle bir şeydi benim için; hepbir yerlere gidecek gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu. ..."

Bir de 3 tarifin her birini, 3 arkadaşıma ithaf etmem gerekiyormuş.




1. Çikolata Şelalesi 'ni, Arzu, Ümran ve Gülenay'a;







2. Ispanaklı Mayalı Çörek 'i, Safran, Pembeli ve Nezaket'e;




3. Şekerleme 'yi de Defne, Beyhan ve Betül'e ithaf ediyorum...

Cuma, Mart 30, 2007

Yağsız Yoğurt Tatlısı


Efendim, öncelikle herkesin mübarek mevlid kandilini kutlar; hayırlara vesile olmasını dilerim.

Bu mübarek günde ben de sizlere çok güzel bir tatlı tarifi vereyim. Aslında tarif, defterimde Munise Teyze tatlısı olarak yazılı ama öyle başlık koyamayacağım için bu adı uydurdum. Ablam'ın (görümcem) ahbabı olur kendileri, yeğenin nişanı zamanı yapmış getirmiş, bayıldım, o kadar hafif, o kadar yumuşaktı ki. Hemen tarifini aldım ve geçen hafta arkadaşıma giderken yapıp götürdüm. Hatta şimdi arayıp sordum ikram ettiği herkes çok beğenmiş, kesinlikle sitene koy dedi. :) (Kurabiyeler de öyle :))
Fotoğraf mecburen tepside çekildi, ama en kısa zamanda eşime de yapacağım. O zaman daha güzel fotoğraf çekmeğe çalışırım.

Malzemeler:
  • 3 adet yumurta
  • 6 kahve fincanı un
  • 4 kahve fincanı şeker
  • 4 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı karbonat
  • Yarım limonun suyu

Şerbeti:

  • 10 kahve fincanı şeker
  • 13 kahve fincanı su (biraz limon suyu da ekle)

Yapılışı:

  • Önce şerbeti yapın. Şeker, su ve limon suyunu tencereye koyup kaynatın. Kaynamaya başladığı zaman 4,5 dakika ocakta tutun ve altını kapatın. Soğumaya bırakın.
  • Sonra tatlının kekini yapın. Yumurta ve şekeri çırpıp, diğer malzemeleri katıp güzelce karıştırın. (Kabartma tozu ve karbonatayı una karıştırarak koyun.)
  • Yağlanmış orta büyüklükte bir tepsiye dökün ve önceden ısıtılmış 175 derece fırında kek gibi pişirin.
  • 5 dakika soğutup şerbetini dökün.
  • Hindistan cevizi tozu ile süsleyip servis yapın.
  • Afiyet bal şeker olsuuuun...

Benden bir not: şerbetten sonra üzerine tepsi kapatırsanız, nemden tatlının üst kısmı da iyi ıslanır.